Geçtiğimiz yıllara kadar şirketler, sadece insanların ihtiyaçları oranında üretim yaparlardı. Üretilen bu mal ve hizmetlerin üretildiği ve piyasaya belirli bir oranda satıldığının da tüketicilere duyurulması gerekiyordu. Bunun içinde firmalar ya tellallara başvurur ya da çığırtkanları kullanılırdı. Ancak teknolojinin gelişmesiyle birlikte bu ilkel yöntemlerin yerine pazarlama ve halk iletişim sektörü aldı. Bununla beraber toplumsal ekonomi de aynı oranda büyümeye başlarken, firmaların ürettiği ürünlerin kalitesi ve çeşidi de aynı oranda artmaya başladı.

Bu yolla şirketlerin üretim kapasitelerinde de yüzde 50’ye varan oranlarda büyüme başladı. Ancak üretilen malların tanıtımı ve tüketiciye ulaşması noktasında yeterli oranda mali bütçenin ayırılmaması şirketlerin gelir durumunda da ciddi bir değişikliğe sebebiyet vermedi. Ancak 2000’li yılların başıyla birlikte şirketler hem üretim hem de reklam ve pazarlama ayaklarını birlikte yürütme yoluna gitti. Çünkü üretilen ürünün aynı oranda satılması için tüketicinin bu olgudan haberdar olması gerekiyordu. Bu dönemin başlarında şirketler gelirlerinin yüzde 1 ile 10 oranında bir payı reklama ayırırken, bunun yeterli olmadığı ortaya çıkacaktı. Taki şirketlerin cirolarının yüzde 50’sini buna ayırana kadar. Ve dünyanın en önemli şirketleri hem doğru tanıtımın yapılması hem de doğru reklam yüzlerini belirlemek için kimi zaman günlerce kimi zaman da aylarca bu işe kafa yordular. Ve reklamın meyvelerini vermeye başlamıyla birlikte şirketler ne kadar doğru bir yolda oldukları ortaya çıkacaktı..

Bugüne gelindiği zaman reklam herşey değil ama hiçbir şey de değil. Özellikle Türk şirketleri yeni dönemde dünya piyasalarından önemli oranda pay almak istiyorlarsa tanıtım kesinlikle şart gibi gözüküyor. Bu kapsamda şirketlerimizin basın yayın başta olmak üzere farklı alternatifleri masaya yatırması gerekiyor. Bu mecraları her şirketin kendi mali yapısına göre değerlendirmesinde yarar olduğu kanaatindeyim. Çünkü günlük trajı 200 ile 900 bin arasında satan gazetelerimiz ürünleri alacak tüketicinin kapısına gidiyor. Tüketicinin gözüne ve bütçesine uygun reklamların ortaya koyulması hem ürünün alıcıya ulaşmasını kolaşlaştırır hem de pazardaki bilinirlik oranını aynı doğrultuda artırır.

SİNPAŞ, YEŞİL SAHALARIN YILDIZINI KADROSUNA KATTI

Bu doğrultuda geçtiğimiz ay inşaat sektörünün duayenlerinden Sinpaş GYO, önemli bir adım atarak yeşil sahalardan bir yıldızı kadrosuna kattı. Şirket, İspanya devi Real Madrid’in Portekizli teknik direktörü Jose Mourinho’yu önümüzdeki bir yıl için reklam yüzü yapmaya karar kıldı. Özelikle yeni çekilen reklam filmlerinde ünlü hoca ev almak isteyenlere önemli uyarılarda bulunuyor. Bu doğrultuda da ev alınması gerekiyorsa uğranılması gereken adresi de Sinpaş olarak belirtiyor. Burada şirketin attığı adım son derece önemli ve yerinde. Çünkü her şirketi her yüz temsil etmez. Bana göre Jose Mourinho, Sinpaş için biçilmez bir kaftan. Hocanın yıllardan beri sürekli heyecan ve gelişim arzusu içinde olması şirketle özdeşleşen en önemli yanı olarak görüyorum. Özellikle reklam yüzü olarak yabancı bir hocanın seçilmesi de son derece doğal. Çünkü burada Sinpaş şunu açıkça ortaya koyuyor: “Ben Türkiye’de artık büyük bir oyuncuyum. Benim klasmanın her zaman Avrupa arenası. Ben artık dairelerimi sadece Türk müşterilerime satmak istemiyorum. Avrupalılarda benim için önemli bir potansiyel.” Bana göre Sinpaş ünlü hocaya reklam için verdiğinin kat kat fazlasını alacaktır. Zaten reklamda kısa vadede beklenti içinde olunmaz. Sinpaş’ın tercihi birçok ünlü şirkete de ilham kaynağı olmalı. Her firma kendi bütçesi ve büyüklüğü oranında büyük oynamayı, büyük oyuncu olmayı aklının bir kenarına yazmalıdır. İyi bir reklam yüksek bütçeli transferler ve uzun metrajlı filmlerden ibaret değildir. İyi bir reklam müşteriyi ve tüketiciyi can evinden vurmalıdır. Bu sayede satışlarını artırırken, müşteri potansiyelini de aynı oranda yukarılara çekmelidir. Ben bir kez daha Sinpaş GYO’yu sektöre öncülük ettiği için kutluyorum. Kimileri paramız yabancılara gidiyor dese de, farklı düşünüyorum. Jose, ilgili şirketten bir alır ama onlara 10 fazlasını kazandırır. Çünkü onun Porto, Chelsea, İnter ve Real Madrid’de yaptıkları ortada. Daha fazla söze ne hacet…

YUSUF KAYA / Emlakbilgisi.com